İşitme ve Kuş Kulağı
Kuşlarla ilgili bitmek tükenmek bilmeyen, sevimli ve büyüleyici şeylerden bir tanesi onların şarkılarıdır. Hemen hemen tüm kuşlar bazı sesler çıkarır. Ses, başlangıçta grubuyla iletişim kurmanın, kur yapmanın bir parçasıdır. İster yavrunuzu ister ebeveynlerinizi tanımanın yolu ve tehlike durumunda çabuk bir şekilde yardım istemenin etkili bir yöntemi olan ses, kuşların ve kuşbilimcilerin yaşamlarını tamamlayan bir parçasıdır. İletişimlerinin iyi olduğunu varsayıyorsak çıkarabildikleri seslerin iyi olduğu kadar duyma yeteneklerinin de iyi olması gerekmektedir. Bu nedenle bizlerde olduğu gibi kuşların da kulakları vardır.
Kuşların iyi duyan kulakları vardır ancak bundan daha önemlisi sesleri duyma eğilimlerinin bizimkinden farklı olmasıdır. İnsanlar sesleri göreli olarak algılarken kuşların bazı şeyleri algılaması ve hatırlaması tama yakındır. Çok az insanın duyması ve hatırlaması tamdır. Koklea denilen iç kulağımızın duyma ile ilgili bölümündeki göreli alan bizim bir tonu tek oktavda duymamızı sağlar ve her tonu farklı bir oktavda tanımlarız. Kuşlar bunu yapamaz. Bununla beraber kuşlar tınıları (çeşitli harmonilerle kombine olan temel bir nota) tanıyabilirler. Tınıları ve harmonik çeşitlilikleri tanımak kuşları karşılık verebildikleri sesler bakımından çok becerikli kılar. Kuşlar bizim duyabildiklerimizden daha kısa notaları da duyabilirler. İnsanlar sesi saniyenin 1/20’sinde değerlendirebilirken kuşlar saniyenin 1/200’ünde sesi ayırt edebilirler. Bu şu anlama gelir; biz sadece bir ses duyduğumuzda, bir kuş 10 birbirinden farklı nota duyabilir. Güvercin gibi bazı kuşlar bizim duyabildiğimizden çok daha düşük sesleri duyabilir. Kuşlar müzik tutkunudurlar ve Bach ve Stravinsky’i bile ayırt edebilirler.
Birçok kuş türünün duyma frekansları insanoğlununkiyle karşılaştırılabilir. 2.000 Hertz (Hz) ve 4.000 Hz arasında mükemmel bir duyarlılıktadır. Kuşların şarkılarının, kuşların tanımlanmasında çok faydalı olduğunu ve – bizim duymamız kolaydır- kuşların şarkılarını neden hoş bulduğumuzu açıklar. Tüm kuşlar dikkate alındığında duyma frekansları 100 Hz ile 29.000 Hz arasındadır, tüm kuşların duyma yetenekleri bu aralıkta değildir. Yaban ördekleri (Anus platyrhyncus) için 300 Hz ile 8.000 Hz arasındadır.
Bazı kuşların işitmesi bizden daha duyarlıdır. Baykuşların işitmesi daha duyarlıdır fakat asimetrik kulakları vardır. Bir kulakları daha düşük yerleşimlidir; bir kaynaktan gelen ses kulaklara farklı zamanlarda ulaşır. Bu baykuşların binaural (iki kulaklı) duymasını sağlar; aniden duydukları sesleri tam olarak lokalize etmelerine olanak verir. Peçeli baykuşlar (Tyto alba) sadece işitmelerini kullanarak karanlıkta küçük memelileri bulur ve avlarlar. Bazı baykuş türlerindeki bir tutam tüy kulağa benzer ve bu tip baykuşlara uzun kulaklı veya kısa kulaklı baykuş adı verilir. Bahsedilen kulaklar kulak değildir ve işitmeyle hiç ilgileri yoktur.
Şelkil 1. Baykuş dünyadaki tüm canlılar içinde işitme yeteneği en iyi olan canlıdır. Kulaklarının birinin göz seviyesinin üzerinde, diğerinin aşağısında yerleşmiş olması sayesinde sesin geldiği yeri dikey düzlemde de ayırt edebilir.
Kuşların kulaklarında dış görünür parçası olan kulak kepçesi yoktur. Kuş kulağı bizimkine benzer şekilde üç bölümden oluşmaktadır. Dış kulak, kulak zarına kadar giden bir tüptür. Bu tüpün daha iç kısmında orta kulak vardır ve burada kolumella adı verilen boydan boya uzanan tek bir kemikçik bulunur. İnsanda ve diğer memelilerde ise üç kemikçik vardır: Çekiç, örs ve üzengi. Dış ve orta kulak hava ile doludur. İç kulak ise sıvı içerir ve beş parçadan oluşur. Bunlardan ikisi denge ile ilgili olan yarımdaire kanalları ve utriküldür. Diğer üçü ise koklea, lagena ve sakküldür. Lagenanın görevi düşük frekanslı sesleri saptamaktır, sakkül yüksek frekanslı sesleri saptar ve koklea ise ses dalgalarıyla oluşmuş fiziksel titreşimleri elektriksel uyarılara çeviren ve beyne ulaştıran özel duysal yapılara sahiptir.
Memelilerde olduğu gibi kuşlarda da kulak denge ve işitme fonksiyonunu birlikte sürdürmektedir. Dengeden sorumlu olan organ iç kulaktaki utrikül ve üç yarımdaire kanalından oluşmaktadır. Bu üç kanal uzayda üç farklı düzlemde yerleşmiştir. İçleri sıvı doludur ve dengeye duyarlı tüylü hücreler içerirler. Başın hareketi kanallardaki sıvıların hareketine ve tüylü hücrelerin uyarılmasına neden olur. Kanallardaki sıvılardaki hareketin derecesi kuşun başının herhangi bir zamanda nerede olduğunu belirler. Bu insanlardaki denge mekanizmasının çalışmasına çok benzerdir. Üç boyutlu evrende yaşayan tüm canlılar için denge çok önemlidir.
Kuşlar ses çıkarmaya yaşamlarının çok erken dönemlerde hatta yumurtadan çıkmadan önce başlarlar. Bıldırcın yavruları birbirleriyle ve anneleriyle iletişim kurmak için yumurtalarının içindeyken ses çıkarmaya başlarlar. Bu yolla yumurtadan çıkma zamanlamalarını senkronize ederler ve birkaç saat içinde doğarlar. Pelikan yavruları annelerine yumurtaların içindeyken sıcakladıklarını ya da üşüdüklerini haber verirler. Aynı zamanda yumurtaların içindeyken ebeveynlerini dinlerler. Bu yolla doğmadan önce ebeveynlerinin fark etmelerini sağlarlar. Yabanördeği gibi bazı kuşların kuluçkaya yattıklarında çıkardıkları annelere özgü özel sesleri vardır, bu sesi yumurtadan çıktıktan sonra korunmaları ve koşturmaları için tekrar çıkarırlar.
Ses çoğunlukla ebeveynlerin kendini tanıtımında görünüşe göre daha önemlidir. Sağır bir dişi hindi kendi yavrularını tanıyamaz, ayrıca tavuklar da sessiz yavrularını ayırt edemez. Deneylerde aynı zamanda, koloni şeklinde yuva yapan kuşlarda, tüm kuşların sesi bize aynı gelse de, yavru kuşlar ebeveynlerinin sesini tanıyabilirler.
Tüm kuşlar ebeveynlerini hemen tanıyamayabilirler. Ringa martılarında bu tanıma beş günde başlarken, deniz martılarında beş haftada başlar.
Kuşlar aynı zamanda arkadaşlarını da sesleri ile ayırt ederler. Sümsük kuşları koloni şeklinde yuva yapan kuşlardır; bir yuvada gürültülü bir şekilde kavga eden binlerce kuş dinleyen insanın kafasını karıştırabilir ancak sümsük kuşları arkadaşlarının seslerini saniyenin sadece 1/10’unda bu ortamda bile ayırt edebilirler.
Kuşlar ses telleri haricinde sesler de çıkarırlar. Yaban ördekleri ayaklarını yere vurarak veya Frigate kuşları, albatros veya leylekler gibi çenelerini birbirine vurarak ses üretirler. Kuşlar aynı zamanda kanatlarını da ses üretmek için kullanabilirler, tahta güvercini gibi birbirine vurarak ya da modifiye tüyler aracılığıyla belli bir frekansta ses çıkarabilirler. Snipeler kur yaparken bu yöntemi kullanırlar. Kuyruğunu her iki tarafındaki ayrı tüyler sanki gökyüzünden düşercesine titrerler. Sessiz kuğular, geniş kuyruklu sinekkuşları, zil kuşları ve Yeni Zelenda tuileri kanatlarını kullanarak ses çıkarabilen kuşlardır. Belki de en bilindik vurmalı ses ağaçkakanların ürettiği sestir. Tüm ağaçkakanlar kendilerine özgü vuruşlarıyla birbirlerini yem aramaya çıktıklarında tanıyabilirler.
En sıra dışı olan ise avuç papağanlarının kur sırasında ayaküstünde dönerken tempo ve ses çıkarmalarıdır.
Ekoyu kullanan mağarada yaşayan yarasa benzeri birçok kuş türü çevrelerindeki cisimleri karanlıkta tanıyabilirler. Güney doğuda yaşayan swiftletler, mağaralardaki yuvalarını tespit edebilmek için 4.5 kHz ve 7.5 kHz arasındaki frekanslarda sesler kullanırlar. Güney Amerika’da yaşayan yağ kuşları da mağaralarda yuva yaparlar ve 1.0 kHz ve 15 kHz arasındaki frekanslarda ses kullanırlar. Bu iki cinsin sesleri de insan tarafından duyulabilir. Bu sesler birçok canavar ve şeytan hikayelerinin oluşmasına öncülük eder. Bu tip iletişim yarasaların iletişimi kadar etkili değildir. Daha küçük cisimleri ayırt edemezler. Yağ kuşları 15 cm çaplı cisimlerden daha küçük cisimleri ayırt edemezken, swiftletler 6 cm çapındaki cisimleri ayırt edebilirler.
Bu yazı alıntıdır.