Dengemizi Nasıl Sağlıyoruz?
Dengenin ne olduğu çok kimse tarafından bilinir ancak nedir diye sorulduğunda anlatılması kolay olmayan bir işlevdir. Özellikle iki bacağı üzerinde dik duran bir canlı olarak denge çok önemli ve sağlanması kolay olmayan bir işlevdir. Denge bir durma veya düşmeme halidir. Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli veya daha fiziksel bir ifade ile anlatılmak istenirse, birbirini ortadan kaldıran güçlerin sonucu olan durma hâli olarak da ifade edilebilir.
Kulak bir işitme organı olduğu kadar dengenin sağlanmasında da rol oynayan ve kişinin uzaydaki durumu hakkında beyne bilgi sağlayan bir organdır. Denge ve uzaydaki durum hissinin sağlanması kulağın sadece iç kulak kısmı ile ilgili işlevlerdir. Bu duyunun alıcıları (sensörleri) iç kulağın yarımdaire kanallarında ve utrikül ve sakkül denilen minik kesecikleri içinde yer almaktadırlar (Şekil 1).
Şekil 1. Dengenin iç kulaktaki algılayıcı yapıları (sarı yıldız utrikülü ve kırmızı yıldız ise sakkülü işaretlemektedir).
Dengenin iç kulaktaki algılayıcı yapıları (sarı yıldız utrikülü ve kırmızı yıldız ise sakkülü işaretlemektedir).
Önemli olan bir nokta şudur ki denge sadece iç kulağımızın sağladığı bir duygu değildir. Gözler ve alıcıları (sensörleri) derimizde ve eklemlerimizde yerleşmiş olan derin duyu sistemi (propriyoseptif sistem), beyincik ve beyin birlikte bu işlevi sağlamaktadırlar. Özellikle gözlerin ve kulağın beyne sağladığı verilerin birbiriyle uyumlu olması dengenin sağlanmasında ve sürdürülmesinde çok önemlidir.
Görme sistemi ve onun algılayıcı organı olan gözler bir çok özelliği ile uzaydaki durumumuzun algılanmasında ve dengenin sağlanmasında rol oynamaktadır. Başın ve vücudun hareketleri sırasında etraftaki cisimlerin ve yerlerin görme noktasında ve görme alanında tutulmasını sağlayarak bu işlevini yerine getirir. Bazı izleme hareketleri ile, bazı refleksler ile ve derinlik duygusunu sağlayarak dengeye çok önemli katkılar sağlar. Görmesi bozulan hastaların, astigmatı olanların denge sorunları yaşadıkları bilinir. Denge sorunu olan kişilerin karanlıkta veya gözler kapalı iken çok daha fazla zorluk çektikleri de yine bilinmektedir. Bu basit örnekler bile görmenin dengedeki önemini bize anlatabilir.
Derin duyu sistemi (propriyoseptif sistem) denilen ve alıcıları (sensörleri) vücudumuzun çeşitli bölgelerinde derimizde ve eklemlerimizde yerleşmiş olan sistem uzaydaki durumumuzun algılanmasında ve dengenin sağlanmasında çeşitli mekanizmalarla katkı sağlamaktadır. Bazı refleksler, kas gerginliğinde ayarlamalar, başın pozisyonunu ayarlamalar yoluyla bu işlevini yürütür. Bazı boyun sorunu olan kişilerde baş dönmesi ya da dengesizlik yakınmalarının olduğu bilinmektedir. İşte burada derin duyu sisteminin işlevlerinde bozukluk olduğu için denge sorunu yaşanmaktadır. Derin duyu sisteminin algılayıcıları ayak tabanlarımızda, kalçalarımızda, boynumuzda, çene eklemi dahil eklemlerimizde yoğun biçimde yerleşmiş durumdadır. Diş sorunu yaşayanların bile denge sorunu yaşayabileceklerini biliyor muydunuz?
Dengenin sağlanmasında iç kulağın işlevi çok önemlidir. En sık rastlanan denge bozuklukları kulak kaynaklıdır. Yukarıda anlatıldığı gibi hem başın durumu hem vücudun durumu hakkında ve hareketleri hakkında beyne en değerli verileri kulaklar sağlamaktadır. Özellikle başın hareketlerinde hız ve yön bilgilerini beyne sağlar. Bu işlevler çok önemli üç refleks ile bilinçdışında yürütülmektedir:
- Yerçekimine göre vücudun ağırlık merkezini korumaya çalışan vestibülo-spinal refleks (kulak ile iskelet-kas sistemi arasında işleyen bir refleks)
- Görme alanının devamlılığını sağlayan vestibülo-oküler refleks (kulak ile göz küreleri arasında işleyen bir refleks)
- Gövdenin hareketi sırasında başın durumunu koruyan ve sürdüren vestibülo-servikal refleks (kulak ile boyun kasları arasında işleyen bir refleks)
İç kulakta algılanan hareket yarımdaire kanallarının ve utrikül ve sakkül denilen keseciklerin içinde yerleşmiş olan tüylü denge duyu hücrelerini uyarır. Bu hücreler denge sinirinin dalları ile bağlantı halindedir. Hücrelerden elektriksel uyarı olarak verilen denge bilgileri bu sinir dalları ile önce beyinsapındaki denge çekirdeklerine ve daha sonra da buradan beyin içindeki ara merkezlere iletilir. En sonunda da denge merkezine gelen bu uyarılar gözlerden ve derin duyu sisteminden gelen, beyincik ve ara merkezlerin katkıları ile derlenip toparlanan verilerle karşılaştırılarak bir durum hissi sağlanır ve dengenin sağlanması ve korunması için kas ve iskelet sistemine emirler verilir.
İşitmenin aksine beyinde belirli bir denge merkezi yoktur. Algılayıcı yapıların (kulak, göz ve derin duyu) beynin kabuk (korteks) kısmında kendilerine ait merkezleri vardır. Ayrıca beyin kabuğunda motor işlevle ilgili kısımlar (motor korteks) dengenin emirlerinin oluşturulup iletildiği merkez görevini görmektedir (Şekil 2). Kısaca beyin kabuk kısmında çok sayıda bölge denge merkezi olarak işbirliği halinde çalışmaktadır.
Şekil 2. Turuncu ile renklendirilmiş kısım beyindeki motor kortekstir.
Turuncu ile renklendirilmiş kısım beyindeki motor kortekstir.
Dengeyi koruyabilmek için bu üç sistemden en az ikisinin normal çalışması gerekir. Eğer üç sistemin ikisi devre dışı kalmış ve bir tanesi normalse denge fonksiyonu ciddi bir şekilde bozulur. Tabes dorsalis ya da omurilik zafiyeti denilen hastalık tipik bir örnektir: Bu hastalıktaki bozukluk derin duyu sistemindedir. Yeterli aydınlık varken ve hasta gözünü açık tuttuğu sürece dengesini görme ve kulak aracılığı ile sağlayabilir. Fakat karanlıkta iken veya gözünü kapadığında dengesizlik ortaya çıkar ve hasta düşer. Çünkü derin duyu sistemine ek olarak görme sistemi de devre dışı kalmıştır.